Tekilliğin Eşiğinde: Zihin, Makine ve İnsanlığın Geleceği - 1

 Sibernetiğin Köklerinden Yapay Genel Zekaya: Norbert Wiener ve Modern Teknolojinin İkilemi

(Güncel yorum ve analizler için X.com (Twitter) hesabımızı takip edebilirsiniz: Analysint - For English After Syria: Türkiye's Africa Game and Russia's New Horizons)

OpenAI'nin arkasındaki vizyoner ve işadamı Sam Altman, 2025 yılının başında, eskiden Twitter olarak bilinen X'te altı kelimelik bir hikaye yayınladı:

Hep altı kelimelik bir hikaye yazmak istemişimdir. İşte burada: Tekilliğin yakınında; hangi tarafta olduğu belli değil.

Buradaki atıf, Altman'ın girişiminden çok daha farklı bir tona sahip olan ve çok daha iyi bir hikaye olan Ernest Hemingway'in altı kelimelik hikayesine Altman'ın kısmen şifreli mesajı, Yapay Genel Zekanın (Artificial General Intelligence - AGI) geliştirilmesine yaklaşıldığı iddialarının hemen ardından geldi. Altman tekilliğin iki yüzü derken neyi kastediyordu ve YZ'nin geliştirilmiş versiyonlarıyla ilgili tüm bu yaygara, söylem, rekabet ve gelişmeler, göz önünde saklı duran daha büyük bir projenin neresinde duruyor?

Turing Makinesi ve Church Turing Tezi

Gelişmelerin kökenine inmeye çalışırsak, ateşi manipüle etme becerisinin elde edilmesi ya da en azından alet kullanımından başlamak zorunda kalabiliriz. Homo Sapiens evrimi ve teknolojisinin bariz kısımlarını atlayalım ve 20. yüzyıldan başlayalım. O kadar geriye gitmeye gerek yok aksi takdirde İnsanlığın bütün tarihini yazmaya teşebbüs etmiş olacağız. Bir milat gerekiyorsa bence başlangıç noktası önce Alan Turing’in Turing Makinesi fikrini ortaya atması ardından doktora danışmanı Alonzo Church’le beraber uzunca bir süre üzerinde çalışılmış fikirleri olgunlaştırarak Church-Turing Tezi’ne önayak olmalarıdır. Bu miladı beğenmeyebilirsiniz. Kimisi Gödel’in eksiklik teoremlerinde başlamak isteyebilir, ama özellikle bilgisayar, yapay zeka, internet ve bunların zihin felsefesindeki yankıları açısından Church-Turing Tezi daha önemli (Yine de bence Gödel’in bulguları çok daha derin bir gerçeğe işaret ediyor).

Kısaca anlatmak gerekirse bir Turing makinesi, sonsuz bir bant üzerindeki sembolleri bir dizi kurala göre manipüle eden, hesaplamanın temel ilkelerini modellemek için kullanılan teorik bir hesaplama cihazı. Church-Turing Tezi’yse, bir algoritmayı takip eden bir insan tarafından gerçekleştirilebilen herhangi bir hesaplamanın bir Turing makinesi tarafından da gerçekleştirilebileceğini belirtiyor ve Turing makinelerinin mekanik hesaplamanın özünü yakaladığını ima ediyor. Aynı zamanda Church-Turing tezi, tüm sistematik düşünce süreçlerinin mekanik hesaplama sistemleri tarafından modellenebileceğini öne sürüyor:

Bu önemli. Eğer insan bilişi ve zihni algoritmik ise, o zaman teorik olarak bir Turing makinesi ya da bilgisayar tarafından simüle edilebilir. Bu da beynin bir bilgisayar gibi çalıştığını ve bilgiyi algoritmik olarak işlediğini öne süren hesaplamalı zihin teorisini destekler. Eğer biliş algoritmik olmayan süreçler içeriyorsa (örneğin sezgi, yaratıcılık), o zaman insan düşüncesi Turing-bilgisayarlı sistemleri aşabilir. Roger Penrose gibi bazı bilim insanları insan zihninin bazı kuantum süreçler neticesinde varlık bulduğunu ve algoritmik olmadığını iddia ediyorlar. Bu görüşe göre hesaplama ve algoritma manipülasyonu yoluyla gerçek bir zihin yaratılması mümkün değil.

Yarılma işte burada başlıyor. İnsan zihni bir makine mi ya da işleyişi bir makineye mi benziyor? Bir bilgisayar modeli gibi düşünülecek olursa insan zihnini ve nihayetinde bilinci, insanı insan yapan farkındalığı ve hisleri kopyalamak hatta eksiklerini giderip bir süper zeka ve süper bilinç yaramak mümkün mü? Bu sorulara verilecek cevaplar bizi bugüne getirecekti. Başlangıç fikirlerini verdik ancak bu sorunlara ve sorunsallara toplu halde en önemli cevapları verme çabası Sibernetik bilimini ortaya çıkaracaktı. Neredeyse tek başına Sibernetik’in kurucusu olan Norbert Wiener’i (1894 – 1964) yaşadığımız dünyanın esas babası olarak nitelendirirsem abartmış olmam.

Sibernetik

Norbert Wiener, sistem teorisi, robotik ve yapay zeka gibi alanları derinden etkileyen sistemlerde iletişim ve kontrol çalışması olan sibernetiğin kurucusu olarak tanınan Amerikalı bir matematikçi, mühendis ve filozof. Wiener, Sibernetik terimini 1948 yılında yayınladığı “Cybernetics: Or Control and Communication in the Animal and the Machine” adlı kitabında ortaya atmıştır ve alanı kurmuştur. Aynı zamanda Kontrol Teorisi ile otomasyon ve robotik için kritik öneme sahip geri beslemeli kontrol sistemleri için matematiksel çerçeveler geliştirmiştir. Bunlarla da yetinmeyen Wiener, modern olasılık teorisi, istatistiksel mekanik ve finansın temelini oluşturan Wiener süreci de dahil olmak üzere stokastik (rastgele) süreçlerin matematiği üzerinde çalışmış.

Araştırmalarının odak noktası insan-makine etkileşimi. Hem biyolojik hem de mekanik sistemlerdeki geri bildirim (feedback) döngüleri hakkındaki fikirleri, hem insan-bilgisayar etkileşimi ve yapay zeka alanındaki gelişmeleri öngörecek kadar vizyoner. Bitti mi? Hayır! Bir sistemin çıktısını istenen bir hedefle karşılaştırarak kendi kendini düzenlediği geri bildirim kavramını resmileştirerek termostatlar, otomatik pilotlar ve uyarlanabilir algoritmalar gibi teknolojileri mümkün kılmış, gürültülü sinyallerin ve stokastik süreçlerin filtrelenmesi üzerine yaptığı çalışmalar sinyal işleme, iletişim ve veri analizinin temelini oluşturmuştur. Sibernetik, robotik, otomatik kontrol sistemleri ve yapay zekânın gelişiminin önünü açtığı gibi, biyoloji, mühendislik, bilgisayar bilimi ve psikoloji gibi disiplinler arasında köprü kurarak alanlar arasında sistem düşüncesini teşvik etmiştir.

Kısaca, Sibernetik, zihni kendi kendini düzenleyen bir sistem olarak modelleyerek, insan düşünce ve davranışının makinelere benzer şekilde dinamik geri bildirim döngülerinden kaynaklandığını öne sürer. Wiener'in çalışmaları, biyolojik ve mekanik sistemler arasındaki paralellikleri göstererek Kartezyen düalizme meydan okumakta ve zihnin materyalist bir görüşünü desteklemektedir. Oraya attığı teorileri, bilincin geri bildirim süreçlerinden nasıl ortaya çıktığı ve makinelerin insanlara benzer hedefe yönelik veya otonom davranışlar sergileyip sergileyemeyeceği hakkında sorular ortaya atmaktadır. Bu haliyle Wiener'in görüşleri, insanlarda ve makinelerde özerklik, özgür irade ve ahlaki sorumluluk hakkında felsefi tartışmalara yol açmıştır.

Sibernetik, genişletilmiş zihin hipotezine katkıda bulunarak bilişin sadece beyni değil, harici araçlar ve sistemlerle etkileşimleri de içerdiğini öne sürer. Norbert Wiener'in Sibernetik alanındaki öncü çalışmaları bilim, teknoloji ve felsefe için geniş kapsamlı sonuçlar doğurmuş, hem canlılarda hem de makinelerde kontrol, iletişim ve geri bildirim anlayışımızı şekillendirmiştir. Wiener'in görüşleri, zihnin geleneksel görüşlerine meydan okumakta, sistemik doğasını vurgulamakta ve bilinç, özerklik ve yapay zekâ etiği hakkındaki tartışmalara ilham vermeye devam etmekte.

14 yaşında üniversiteden mezun olan, 19 yaşında Harvard Üniversitesi’nden matematik alanında doktora derecesi alan Wiener’in bir dahi olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Trajik olan yanıysa bir pasifist olan, barıştan yana tavır alan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hükümet ya da askeriye tarafından fonlanan çalışmalarda yer almayı reddeden Wiener’in görüşlerinin en çok bu çevrelerin ilgisini çekmiş olması ve makalenin devamında görüleceği üzere siyasi ve askeri otoriteler tarafından fonlanan çalışmalara önayak olması. Wiener otomasyonu ve makinelerin yardımını yaşam standartlarını yükselip fakirliği bitirecek gelişmeler olarak görüyordu. Fikirlerinin milyarlarca dolarlık servetlere sahip tekno-feodal ağaların yeni düzeninin temelini oluşturacağını bilemezdi.

Daha sonra tekrar değineceğim, fakat kısa bir giriş yapmakta fayda görüyorum. Oldukça entelektüel bir aileden gelen, baba tarafından soyu Aristocu rabbi İbn-i Meymun’a dayanan Wiener kültürlü, çok okuyan ve orijinal bir entelektüeldi. Bulgularını toplumsal gerçeklere dayandırmıştı. “Cybernetics: Or Control and Communication in the Animal and the Machine” eserinde sadece fizik, matematik ve mühendislik formasyonundan değil toplumcu bakış açısından faydalandığı aşikar. Kitapta kendisinden esinlenen ve çalışmalarına serinin bir sonraki makalesinde değineceğimiz Claude Shannon’In aksine enformasyon konusunu dil ve toplum bağlamında ele alması buna bir örnek. Yine aynı eserde kontrol mekanizmalarının tamamen makinelerin eline bırakılmasının tehlikelerine dikkat çekerken Goethe’nin “Büyücünün Çırağı” şiirine atıfta bulunuyor. Goethe’nin bu şiirinde büyücünün deneyimsiz çırağı ustasının verdiği temizlik görevini yerine getirmek yerine büyü vasıtasıyla bir süpürgeyi su getirme işine koşuyor, ancak süpürgeyi durduracak büyüyü bilmediği için odayı su basıyor. Wiener benzer şekilde insanların işleyişini tam anlamadıkları mekanizmalara bütün kontrolü vermemeleri gerektiğini söylüyordu. Ne yazık ki Wiener’in bu uyarısı ciddiye alınmış gibi görünmüyor. 

Yapay zeka adı altında kontrolsüz bir otomasyon ve bu otomasyona dayanan silah sistemlerinin geliştirilmesi tam olarak Wiener’in bizi uyardığı durumdu. Kendi kitabında Soğuk Savaş döneminin gerçeğine bağlı olarak nükleer silahların kontrolünün makinelere verilmesine karşı yaptığı uyarı bugün insansız hava araçları ve yakın gelecekte sahaya sürülmesi beklenen robot askerler-makineler için geçerliliğini koruyor. Peki ne oldu da pasifist ve toplumcu görüşlere sahip Wiener’in refah, bolluk, özgürlük ve barış getirmesi için ortaya attığı fikirler aksine gelir dağılımı adaletsizliği, kontrolsüz zenginlik, baskı sitemleri ve savaş teknolojisine giden yolun taşlarını döşedi. Bu soruların cevaplarını serinin takip eden makalelerinde vermeye çalışacağız. Bir sonraki yazıda bu gelişmelerin bilimsel ve siyasi yönlerinin yanı sıra psikolojik manipülasyon yardımıyla toplum mühendisliğinin gelişimine de bakacağız.